Ara ve Yarı Yıl Tatilleri İçin En İyi Rotalar: İzmir'den Yola Çıkıyoruz
12 Ocak 2023
İzmir’e gidince koştur koştur tatil bölgelerine gidenlerden misiniz? Gidin tabii, bu şehrin etrafındaki tatil beldeleri hakikaten bunu hak ediyorlar. Ama İzmir ve çevresi özellikle medeniyet açısından da çok zengindir ve kültür turizmine çıkmak isterseniz, sizi ruhen de doyuracaktır.
Elbette bütün İzmir çevresinin antik hikayesi tek bir yazıya
sığmaz ve tamamını anlatmaya kalkarsanız büyük bir ansiklopedi olur. O nedenle
biz bu sayıda bütünden küçük bir parça anlatacağız. Orası da, Bergama olacak.
İzmir’de hafif hafif soğurken, deniz hala ılıkken uçak biletleri ucuzlamaya başlar ve otel fiyatları da düşer. Sonbahar, yola çıkmak için gerçekten çok güzel bir zaman dilimidir. İstanbul ya da Ankara’dan 1 saatlik uçuş sonrası İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na ulaşırsınız. Buradan sonra en iyi ulaşım yöntemi araç kiralamak olacaktır. www.dokay.com.tr nin online sayfasından, gitmeden rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Çünkü online rezervasyon hem sizin için daha ucuz olacak hem de gidince araç bulamama gibi bir durum ile karşılaşmayacaksınız.
Aracı aldıktan sonra İzmir Karaburun yarımadasına doğru,
medeniyetin beşiklerinden Bergama’ya doğru yola çıkıyoruz. Bugün en görkemli
parçası Almanya’da sergilenen Zeus Tapınağı’nın doğduğu Pergamon şehrine…
Bergama İzmir’e Bir Saatlik Mesafede
Bergama, İzmir çevre yolundan yaklaşık bir saat uzaklıkta çok tatlı bir ilçe. Burada otellerde kalabileceğiniz gibi, çadırda da kalabilirsiniz. Zeytin ağaçları ile çevrili, havuzlu, enfes bir yer olan kamp alanında çadır atabilirsiniz. Ama mevsim sonbahar olduğu için soğuyan havayı ve ani yağışları göz önünde bulundurup tedbirli olmalısınız.
Yolda kahvaltı yapmamanızı tavsiye ederiz, çünkü bölgede en iyi kahvaltıyı yapabileceğiniz yer yine Bergama’da... Yeni Gün Kahvaltı Salonu, her sabah sıcak keçi sütü eşliğinde servis ettiği taze kaymak ve bal ile kahvaltı sunuyor. İşletme sahibi Eşref amca bu yazı yazıldığı vakit 90 yaşına merdiven dayamış bilge bir Bergamalı. Ona çocukları ve torunları yardım ediyor. Antik kentin bulunduğu tepe ile Bergama şehrini ayıran küçük bir derenin üstünde, küçük, şirin bir dükkan burası. Kahvaltıda süt, kaymak ve balın yanı sıra, zeytin, peynir, yumurta da ikram ediliyor ve gayet doyurucu.
Karnınızı doyurmanız iyi oldu, çünkü antik kenti görmek için tırmanmanız gerekecek ve yol kolay değil. Ya da teleferiğe binebilirsiniz, onun da ücretinin hiç ucuz olmadığını söylemek gerekiyor. Ama tırmanmak hem bedeniniz açısından, hem de zihninizin açılması açısından iyi olabilir. Bergama’da antik kentten itibaren ovaya doğru uzanan hat bir zaman tüneli gibi.
En tepede Pergamon’un hikayesini anlatırken eteklerde
mübadele öncesi Rum evlerini ve Bizans’tan kalma bir kiliseyi; biraz ileride
Osmanlı’dan kalan bir hamamı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze ulaşan
evleri ve daha da ileride günümüzün betonarme site yaşamını bir arada
görüyorsunuz.
PERGAMON
O vakit, gelin önce Pergamon’un hikayesi ile başlayalım. M.Ö. 282-133 yıllarında Misya bölgesinin önemli bir merkezi Pergamon ve aynı adla bilinen Pergamon Krallığı’nın başkentiydi.
Pergamon antik kenti Bakırçay Vadisi’nde 335 metre yüksekliğinde bir dağın zirvesinde kurulmuş. En şaşaalı zamanları olan Pergamon Krallığı döneminde saray, tapınak, tiyatro gibi eserlere sahip olmuş. Roma Krallığı döneminde de kütüphane, kilise gibi yapılar da şehre kazandırılmış.
2014 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası
Listesi’ne eklenen Pergamon’un tepeye kurulmasının temel sebebi güvenlikti. Bu
yükseklikte şehir kurmak birçok mühendislik çözümünü beraberinde getirmiş.
Şehrin Akropol’ü, Bakırçay suları ile
beslenen ovayı kuşbakışı gören yüksek bir yerde bulunur. Kaleye benzeyen
Akropol’un ana kapısına doğru giderken Heroon’un kalıntıları vardır. Heroon’un
devamında bir dizi dükkandan oluşan uzun bir yapı vardır ve burası Athena
Tapınağı’na ulaşır.
Akropol’ün bilenen en ünlü eseri olan Athena
Tapınağı, önemli bir kısmı çalınmış olmasına rağmen, beyaz mermerleri ile halen
şehrin en görkemli yeridir. Athena Tapınağı kazı çalışmasını yapan Alman bilim
adamları tarafından parça parça Berlin’e kaçırılmış ve burada yeniden kurulmuş.
Bergama da ise temelleri kalmış.
Tapınağın kuzey tarafında ise Helenistik
dönemin en büyük kütüphanelerinden birisi yer alıyor. Romalı devlet adamı
Marcus Antonius tarafından Kleopatra’ya hediye edilmeden önce kütüphanede, Pergamon
derisi olarak bilinen parşömen üstüne yazılmış 200 binin üzerinde kitap olduğu
bilinmekte.
Athena Tapınağı’nın güneyindeki terasta ise
Zeus Sunağı bulunmakta. Bu sunak da, Berlin’e götürülmüş ve şu an Pergamon
Müzesi’nde sergilenmekte.
Suyu Dağlardan
Aşırıp Şehre Getirdiler
Şehrin gezilmeye değer diğer parçaları ise
Agora, Pergamon Sarayı, Tiyatro, Dionysos Tapınağı, Demeter Kutsal Alanı, Asklepios
Tapınağı, Kızıl Avlu, Attalos Evi ve olimpiyatların yapıldığı Gymnasion’dur.
Pergamon şehrinin diğer bir özelliği ise su
ile olan ilişkisidir. Bakırçay’ın
yakınında bulunan Pergamon antik kentinin kuzeyinde ise Kestel Barajı
bulunuyor. Etrafı su ile çevriliydi Pergamon’un ama şehir çok yüksekte olduğu
için su çıkarmak sorunluydu. Antik Yunan şehirleri ve Roma şehirleri su
mimarisindeki başarıları ile bilinir.
Kente su ilk olarak sarnıçlardan sağlanmış ama nüfus çoğaldıkça
sarnıçlar yeterli olmamış. Su sorununun çözülebilmesi için Bergama’nın 30 km.
kuzeyindeki Madra Dağı’ndaki kaynaklar künk borular vasıtasıyla şehre
ulaştırılmış. Ama suyun vadilerde basınç kaybetmeden tekrar Pergamon’a
çıkarılabilmesi için su kemerleri inşa edilmiş. Kemerlerle şehrin depolarına
ulaştırılan su, burada dinlendirilerek şehrin tamamına verilmiş.
Kızıl Kilise
Yuhanna İncili’nde adı geçen yedi büyük kilisenin bir tanesi de Bergama’da bulunur. Antik kentten aşağıya doğru indiğinizde, tarihi evlerin arasından, kilim satıcılarının hemen karşısında Kızıl Kilise’yi göreceksiniz. Bergama Kilisesi olarak da bilinen bu antik yapının bir parçası bugün Kurtuluş Camii olarak hizmet vermektedir. Hristiyanlar açısından önemli kabul edilen Kızıl Kilise’de iki kule arasındaki avluda, dönemdeki süslemelerden bir tane örnek göreceksiniz. Mısır’dan getirilen aslan başlı sütunlarla yapılan süslemeler dönemin etkileyiciliği açısından çok güzel örnekler veriyor.
Bergama’da gezilmeden geçilmemesi gereken diğer bir yer ise Asklepion’dur.
Dünyanın ilk sağlık merkezlerinden biri kabul edilen Asklepion, Helenistik
dönemin ve Roma İmparatorluğu’nun en önemli sağlık yerleşkesidir. Belki de
görüp görebileceğiniz en geniş ve en antik sağlık merkezi burasıdır ama sadece
bu merkez bile basil başına bir konudur. O nedenle kısa bir bilgi verip Bergama
gezisini bitiriyoruz.
Peynir Almadan Gidilmez
Gezdiniz, güzel vakit geçirdiniz… Bir gün yetmez Bergama’ya
tabii, en az 3 gününüzü alır. Her neyse, bir gün ayrılık vakti gelecek sonuçta
ama giderken Bergama’dan bir tat yanınıza almayı unutmayın. O da meşhur Bergama
tulum peyniri.
Şehrin farklı yerlerinde peynir satıcılarını bulabilirsiniz, biz dükkandan çok tatları tavsiye edeceğiz. Bergama tulumu kimi yerlerde keçi sütünden, kimi yerlerde ise inek sütünden yapılarak satılıyor. Benim sorduğum peynirci, en iyi tadın karışım sütten elde edileceğini söyledi. Aynı zamanda sadece keçi sütü ve kültür mayası ile yapılan daha sert bir tulum peyniri de almak mümkün. Kızartmalık peyniri de tavsiye ediyoruz. İzmir tulumu ile Bergama tulumunu ayrı ayrı tattığınızda da birbirinden çok farklı olduğunu göreceksiniz.
Gezdik, tozduk, yedik, içtik, yanımıza aldığımız peynirlerle
şehrimize tadını da götürdük. E o vakit,
şimdiden iyi yolculuklar.
Yorumlar
Yeni Yorum Ekle